Pandeminin Bir Yıllık Sürecinde Okul Eğitiminin Durumuna Yönelik OECD  Raporu

[Covid-19] krizi, birçok eğitim sisteminde etkin kullanılmayan ve çoğu zaman ödüllendirmeye göre tasarlanmış hiyerarşik yapıların hakimiyetinde kalan yenilik kavramının ne kadar müthiş bir potansiyele sahip olduğunu ortaya çıkardı. Hükümetler, mesleki özerkliği ve önemli fikirlerin geliştiği iş birlikçi bir kültürü güçlendirmeye yardımcı olabilirler. Kapasite geliştirme ve değişim yönetimi becerilerine yatırım yapmak kritik öneme sahip olacaktır. Ayrıca öğretmenlerin sadece teknolojik ve sosyal yenilikleri uygulamada değil, aynı zamanda onları tasarlamada da değişim için aktif aracılar olmaları hayati önem taşımaktadır.

ÇEVİRİ NOTU : PISA 2018 başarı ile okulların açık kaldığı günler arasında anlamlı bir ilişki var (PISA 2018 de başarılı olan ülkeler pandemi sürecinde büyük oranda okullarını açık tutmuşlar. PISA2018 başarısının %54 ünü okulların açık kalması açıklıyor)

Andreas Schleicher, OECD Eğitim ve Beceriler Direktörü

Bu rapor ne hakkında?

OECD, aşağıdaki konuları incelemek amacıyla pandemi boyunca gelişmeleri izlemek için karşılaştırmalı eğitim istatistiklerini topladı:

  • telafi edilecek kayıp öğrenme fırsatları ve stratejiler;
  • öğrenmenin düzenlenmesi ve öğretmenlerin çalışma koşulları;
  • idare ve finansla ilgili sorunlar.

Bu raporun odak noktası (k-12) okul sistemleridir.

Yöntem

1 Şubat 2021 itibarıyla mevcut durumu yansıtan bu anket; OECD, UNESCO, UNICEF ve Dünya Bankası tarafından ortaklaşa tasarlanan ve daha sonra OECD tarafından üyeleri ve ortakları için ve UNESCO tarafından diğer ülkeler için uygulanan iş birlikçi bir çabadan doğmuştur. Veriler hükümet yetkilileri tarafından sağlanmıştır.

Not: Eğitimle ilgili diğer OECD raporlarında olduğu gibi Kanada, ülkede eğitimin ulusal değil, kısmen bir eyalet politikası olması ve bu nedenle de ulusal istatistiklerin genellikle eksik olması nedeniyle sonuçlarda genelde yer almamaktadır.

Temel Sonuçlar

Her zaman olduğu gibi buradaki sonuçlar benim uzun bir listeden kendi seçtiğim sonuçları içermektedir ve gerçek raporda bulunan bazı ince ayrıntılar ve nitelikler burada yer almamaktadır. Bu çalışmadaki odak noktam, çevrim içi ve dijital öğrenmeyle ilgili sonuçlardır.

Burada esas olarak Andreas Schleicher’in başyazısından alıntı yapıyorum. Bana göre bu başyazı, genelde verilerin gerçekte söylediğinin de ötesinde bir bilgi içeriyor.

Ana sonuçlarla ilgili daha kapsamlı bir görüş elde etmek için lütfen tam raporu okuyun.

  • [2020’de] 188 ülkede 1.5 milyar öğrencinin okullara girmesi engellendi.
  • Kriz ile birlikte çevrim içi eğitim için ihtiyaç duyulan geniş bant bağlantıdan ve bilgisayarlardan, öğrenmeye odaklanmak için gereken destekleyici ortamlara, yerel girişimler yapmadaki ve kaynakları ihtiyaçlarla uyumlu hâle getirmedeki başarısızlığa kadar okul sistemlerimizdeki birçok yetersizlik ve eşitsizlik gözler önüne serildi.
  • Bazı ülkeler, zor pandemi durumlarında bile okulları açık ve güvende tutmayı başardı. Koronavirüsün yayılmasını önlemek için en yaygın kullanılan tedbirler sosyal mesafe ve hijyen uygulamalarıydı. Ancak bu tedbirlerle okullara önemli kapasite kısıtlamaları getirildi ve eğitim fırsatlarının dağılımı söz konusu olduğunda eğitim sistemlerinde zor seçimler yapılması gerekli oldu.
  • Nüfusa göre bulaşma oranları ile okulların kapatıldığı gün sayısı arasında bir bağlantı olmadığı görüldü. Başka bir deyişle, benzer bulaşma oranlarına sahip ülkeler, okulların kapatılması söz konusu olduğunda farklı politikalar uyguladılar.
  • En düşük eğitim performansına sahip ülkeler, 2020’de okullarını daha uzun süre boyunca tamamen kapatma eğilimindeydiler. Kriz ile sadece ülke içindeki eğitim eşitsizlikleri farkı açılmadı, aynı zamanda ülkeler arasındaki performans farkının da açılması muhtemeldir.
  • Sosyal mesafe nedeniyle okul kapasitesinin sınırlı olduğu yerlerde çoğu ülke, küçük çocuklar ve dezavantajlı geçmişe sahip öğrenciler için yüz yüze öğrenmeye öncelik verdi. Bu da bu gruplar için öğrenmenin sosyal bağlamının en önemli etken olduğunu, dijital alternatiflerin ise bu gruplar için en az etkili yöntem olduğunu yansıtmış oldu.
  • Ülkeler ayrıca uzaktan eğitimde kapsayıcı olabilmek için bir dizi yaklaşıma da bel bağladılar. Bu yaklaşımlara, esnek ve öğrencinin kendi hızıyla öğrendiği dijital platformların yanı sıra, özellikle ilköğretim düzeyinde eğitime erişimi artırmak için mobil iletişim operatörleri ve İnternet firmalarıyla yapılan anlaşmalar da dâhildi.
  • Okulların güvenli bir şekilde açılması için yerel kapasite çok önemliydi. Başarıya ulaşmak, genellikle hizmetin verilebilmesi için şeffaflık ve iyi iletişim kurabilme kriterlerini esneklik ile birleştirerek bunları ön saflardan uygulamayabilmeye bağlıydı. Bu son söylenen madde; genelde sosyal mesafe, sağlık, karantina ya da sınıfların veya okulların kapatılmasına ilişkin önlemlerin ne zaman uygulanacağına ilişkin yerel kararları içeriyordu.
  • Okulların kapatılması sırasında dijital kaynaklar eğitimin can damarı hâline geldi ve salgın, öğretmenleri ve öğrencileri çevrim içi öğretmeye ve öğrenmeye hızla uyum sağlamaya itti. Hemen hemen tüm ülkeler, hem öğrenciler hem de öğretmenler için dijital öğrenme fırsatlarını hızla artırdı ve öğretmenler arası yeni iş birliği biçimlerini teşvik etti. Özel Anketten (Special Survey) alınan yanıtlara göre ülkeler arasında tutarlı bir örüntü olduğu görülmektedir: Çevrim içi platformlar, eğitimin tüm seviyelerinde, özellikle de ortaöğretim düzeyinde yaygın olarak kullanılmıştır. Ortaöğretim düzeyinde cep telefonları ve lise düzeyinde radyo daha yaygındı. Evde uygulama paketleri, televizyon ve diğer uzaktan eğitim çözümleri ilköğretim düzeyinde daha yaygındı.
  • Dijital öğrenme sistemleri sadece öğrencilere bir şeyler öğretmekle kalmaz, aynı zamanda öğrencilerin nasıl çalıştığını, onların ilgisini çeken görevlerin, düşüncelerin ve sıkıcı veya zor buldukları sorunların da gözlemlenmesini sağlar. Bu sistemler ile öğrenme, herhangi bir geleneksel sınıf ortamının sağlayabileceğinden çok daha fazla ayrıntı ve hassasiyetle kişisel öğrenme biçimlerine uyacak şekilde uyarlanabilir.
  • Birçok eğitim sistemi krize hazırlıksız yakalandı: Özel Anket ile öğrenme ve öğretme için dijital kaynaklara erişim, bunların kalitesi, kaynakların eşit dağılımı ve bu kaynakların kullanımındaki büyük sınırlamalar belgelendi.
  • Pandeminin ötesinde düşündüğümüzde, uzaktan eğitim çözümlerinin farklı öğrencilerin ihtiyaçlarını nasıl karşıladığını gözlemlemeye devam etmek ve bu öğrenciler için kaliteli öğrenme fırsatlarını genişletmek önemli olacaktır.
  • Pandemi sırasında okul dışında etkili öğrenme yapılması beraberinde özerklik, bağımsız öğrenme kapasitesi, uygulayabilme ve kendi kendini izleme konularında çok daha büyük talepler getirdi. Okulların açılması için yapılan planlar, tüm öğrenciler arasında bu temel becerileri geliştirmek için daha bilinçli çabalara odaklanmalıdır.
  • Pandemiden önce birden fazla değerlendirme yönteminden yararlanabilen ülkeler, öğrencilerin öğrenip öğrenmediğini anlamak için sınavları başka yöntemlerle değiştirmeyi daha kolay buldular.
  • Çevrim içi veya hibrit öğretmen mesleki öğrenime geçiş, çevrim içi öğrenme biçimlerine aşina olmayan birçok öğretmen için ekstra bir zorluk yaratmıştır. Özel Anket, çoğu ülkelerin salgın sırasında öğretmenlerin çevrim içi öğrenimini desteklemek için ne kadar büyük çaba sarf ettiğini gösteriyor.
  • Hükümetler sınıfta yenilik yapamaz ama dönüştürücü fikirlerin ortaya çıkabileceği kanıta dayalı, yenilik dostu bir ortam sağlamak için sistemler geliştirerek yardımcı olabilirler.

Yorumlarım

Bu, birçok ülkedeki okul sistemlerinin Covid-19 krizine en azından politika düzeyinde nasıl tepki verdiğini anlayabilmek için faydalı bir kayıttır. Burada, okulların kapanması nedeniyle öğretimde kaybedilen günlerin sayısı dışında, öğrenme üzerindeki etkiyi ölçme gibi bir girişim yoktur. Okulların kapanmasının kalıcı etkisine ilişkin yapılacak olan değerlendirmenin, okullar yeniden açıldıktan ve eğitim normal durumuna döndükten sonra yapılması gerekecektir.

Bu rapordan benim çıkarımım yerel özerkliğin önemidir. Bu özerklik, bir yandan pandemide büyük ölçüde değişebilen yerel koşullara uygun şekilde yanıt vermek için, diğer yandan da yerel düzeyde karar vermeyi destekleyen bazı ulusal koordinasyon ve politikalara (finansman esnekliği en açık olanıdır) sahip olmak için gereklidir.

Yine de yer yer raporun açıkça iktisatçılar ve politika yapıcılar tarafından yazıldığını söylemeliyim. Rapor, hükümetlerin yaptıklarını veya yapmadıklarını yansıtırken uzaktan öğrenmeye geçişin bir sonucu olarak öğretmenlerin, öğrencilerin ve ebeveynlerin karşılaştıkları temel eğitim zorluklarının çoğunu yansıtmamaktadır. Örneğin pandemi sonrası öğretmenlerin başlangıç eğitimi ve hizmet içi gelişimi için dijital öğrenmenin daha fazla kullanılması ile ilgili ne gibi çıkarımlar yapılabilir? Öğrencilerin evde dijital olarak çalışmalarına olan beklenti giderek artarken ebeveynler nasıl bir rol oynamalıdır? Karma veya harmanlanmış öğrenme dünyasında farklı yaş aralıkları için müfredat tasarımı ile ilgili ne gibi çıkarımlar yapılabilir? Bunların hepsi OECD’den çok, tek tek ülkelerdeki okul yetkilileri ve öğretmenler tarafından ele alınması gereken sorulardır. Yine de tarihçiler bu raporu, Covid-19’un okul sistemleri üzerindeki etkisini anlamak için faydalı bir anlık durum bilgilendirmesi olarak görebilirler.