Prof. Dr. Mustafa YAVUZ
Araştıran Okul Akreditasyon ve Değerlendirme Merkezi Kurucusu
www.arastiranokul.org
Twitter: mmustafayavuz

Bu yazının amacı okul, eğitim, öğrenme ile ilgili kafa karışıklıklarını, zihinsel savrulmaları, şehir efsanelerini kendi sınırlılığı içerinde gidermeye çalışmaktır. Popüler eğitim gündemi Amerika, Japonya, Finlandiya ya da herhangi bir Avrupa ülkesinin eğitim sistemlerindeki değişimleri ya eksik ya da bağlamından kopuk olarak ele almak gibi bir yanılgı içerisindedir. Bu nedenle sizlere farklı değerlendirmelere göre başarısı ile öne çıkmış bazı ülkelerdeki okulların uygulamalarını en güncel haliyle sunmaya çalışacağım. Ardından 700’lü yıllara ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına götüreceğim, bakalım eğitimde neler değişmiş?

Dünya’da Gözde Okullarda Eğitim-Öğrenme

İsviçre’de bir yatılı okul olan ve farklı ülkelerden gelen öğrencilerin eğitim aldığı, dünyanın en pahalı özel okullarından biri olan Le Rosey Kampüsünün büyüklüğü, spor alanları, asırlık ağaçlarla kuşatılmış yatılı bölümünün binalarından oluşan 28 hektarlık görkemli bir kampüs üzerine oturmuştur. Bu olağanüstü çevre sanat eğitimi, spor ve sanat icra edebileceğiniz alanlara ev sahipliği yapar. Bu okulda öğrencileri bir bütün olarak geliştirmek için sanattan, kültüre, spordan toplum hizmetlerine kadar 100’den fazla öğrenci kulübü seçeneği vardır. Bir yatılı okul olarak güçlü sanat, spor ve etkinlik programları vardır. Sınıfları 10 kişilik olan Le Rosey’nin eğitim yaklaşımı bütüncüldür. Ancak yapmak istediklerinin merkezinde akademik beklentiler ve başarı vardır. Okul üç haftada bir Fransızca, İngilizce ve Matematik derslerinde öğrencilere yönelik tutum ve çaba sınavı yapıyor ve onları notlarına göre yatılı bölümde kırmızı üçgen ve yeşil yıldız gibi bazı ayrıcalıklı alanlarla ödüllendiriyor.

Çin’de en iyi 10 okuldan biri olan Guangdang Experimental Lisesi akademik mükemmelliğe odaklanmıştır. Sınıfları 45-50 kişi arasında değişir, toplam 5800 öğrencisi vardır. Okul aynı zamanda öğrencilerinin özgür dünyanın sorumlu vatandaşları ve akademik zorluklara karşı mücadeleci bireyler olmalarını hedefler. Başarılı öğrencileri bursla ödüllendirir. Okulun öne çıkardığı misyonlarından biri de öğrencilerin akademik hedeflerini gerçekleştirmek için ilham vermektir.

Japonya’nın en önemli üniversitelerinden biri olan Waseda Üniversitesi lisesinin amacı; özgür-iyi vatandaş ve Waseda Üniversitesin amaçlarına uygun olarak uygulamalı bilgiye odaklanmış bireyler yetiştirmektir. Bu lisenin bütün öğrencileri Waseda Üniversitesine girmeye hak kazanırlar. Öğrencilerden belirli sınırlılıklar içinde değil, kendi kendilerine özgürce düşünmeye motive edilirler. Okuldan öğrencileri ders dışı aktiviteler için katılabileceği kültür, spor alanlarında 50’den fazla öğrenci kulübü vardır. Okulun belirlediği bir üniforma olmasına rağmen öğrenciler bu üniformayı giyip-giymemekte serbesttirler.

Bizdeki “STEM Okulları” duymasın ama son yıllarda özellikle Amerika’da sayıları artan High Technology High School gibi STEM okullarının amacı, mühendislik programlarına öğrenci hazırlamaktır. Bu nedenle lisede mühendislik tasarımına giriş, bilgisayar destekli üretim, mühendisliğin ilkeleri, bio-mühendislik ve çevresel sürdürülebilirlik, mühendislik ve mimari gibi dersler yer almaktadır. Okul bunların yanı sıra öğrencilerin işbirliği, liderlik, iletişim alanlarında da gelişimlerini desteklemektedir.

Bugünün STEM Okullarından dönelim Matematikçi, Astronom, Coğrafyacı, El Harezmi’nin yaşadığı (780-850) yıllara ya da uzmanlık alanları arasında Hekimlik, Eczacılık, Astronomi ve Matematik olan İbn Sina’nın yaşadığı (980-1037) yıllara. Harezmi, İbn Sina ya da onlardan daha birkaç yüzyıl sonra yaşayan Hekim, Cerrah, Eczacı ve Botanikçi Sabuncuoğlu Şerafeddin, STEM, bütünleşik öğrenme henüz “icat” edilmediği yıllarda bilime hem bütüncül hem de spesifik boyutlardan bakma dışında bir yol olmadığının, sadece gidilen patikayı izleyerek doğayı, insanı ve bütünüyle bir evreni anlamanın mümkün olmadığının farkındaydılar.

Gelelim Cumhuriyetin ilk yıllarına

1939’da toplanan 1. Milli eğitim şurası kararı: Okullarda derslerin öğleden önceye alınması ve öğle sonralarının ortaokullarda isteğe bağlı, liselerde mecburi olarak öğretmenlerin yönetiminde serbest ve ortak faaliyetlere ayrılması konusunda yapılan öneriler kabul edilmiştir. Yukarıdaki okulların öğrenci kulüplerine ne kadar çok benziyor değil mi?

8. Milli Eğitim Şurası (1970) Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Orhan OĞUZ’ un açılış konuşması:
“Öğrencilere bilgi yükleme, bir nevi ansiklopedimiz ile onları ezbere sevk etme yerine; onlara öğrenme, inceleme yollarını gösteren, bilimsel düşünme ve araştırma yeteneğini kazandıran bir esası getirmek istiyoruz. Bu suretle herkes, kabiliyetine göre yükseköğretim dalına, iş hayatına veya hem yükseköğretime hem de hayata hazırlanma durumunda olacaktır. Her öğrenci için dikey ve yatay geçiş imkânları tahsis edilmiştir. Ortaöğretimin ikinci kademesinin ilk yılı yöneltme işlemine tahsis edilmiştir. Bu yöneltme zorlayıcı ve gücendirici değil, yol gösterici ve özendirici esaslara bağlanmaktadır.” Sizce sayın bakan bugün için de geçerliğini aynen koruyacak şekilde söylenecek söz bırakmış mı?

Eğitim tartışmaları yaparken geçmişte bugünkü söylemlerimizden kimsenin haberi yokmuş gibi davranmamız, yeni bir şey söylediğimizi düşünmemiz ancak bizimle ilgili bir hafıza sorunu olduğunu gösterir. Bazen farkında olmasak ya da unutsak da dünün eğitimcileri de çoğu zaman bizden daha ileri düzeyde eğitimde bilgi, beceri ve değerin önemini oldukça bilinçli bir şekilde vurgulamışlardır.

Bununla birlikte 1926 ilk mektep müfredat programında bütün derslerin mihver ders (ana ders) olan hayat bilgisi ile ilişki kurularak işlenmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir. Bugün bütünleşik öğrenme (STEM de denilebilir) İlk üç sınıfta hayat bilgisi ile bütün derslerin irtibatı sağlanırken 4 ve 5. sınıflarda aynı irtibat Sosyal bilgiler ve Fen bilgisi dersleri ile sağlanmıştır.

Osmanlı son dönem eğitim reformlarını, Heyeti İlmiye Kararlarını, 1924, 1926, 1938, 1948, 1968, 19 Milli Eğitim Şurasını programlarını okumadan hafızasız olarak yeni diye söylediklerimiz, yazdıklarımız eğitim için değil ama yalnızca bizim için yeni olabilir.

Özetle; İsviçre’deki Le Rosey’den, Amerika’daki High Technology High School’a oradan bizim geçmişteki bir köy okuluna ya da köy enstitüsüne eğitim ve öğrenme sürecinin ilkelerinde radikal bir değişim yoktur. Öğrenme süreci ile ilgili yaptığımız küçük adaptasyonları bağlamından kopuk, okulun-öğrenmenin ana yatağından ayrı bir kanala taşımaya çalıştığımız her durumda okul bize bunun cezasını mutlaka kesecektir.

Kısaca okulun modası-demodesi yok. Araçlar ve yöntem boyutundaki değişimleri eğitim felsefesi boyutundaki değişimlerle karıştırmamak gerekir. Büyük bir nehir gibi ana kaynak aynı, süreçte bu büyük nehre yeni derelerin karışması kaynağı ya da nehrin yatağını değiştirmiyor, önemli olan nehri kirletmemek.

KAYNAKLAR

Welcome to Le Rosey


http://www.gdsysd.com
http://www.waseda.jp/gakuin/en/
http://www.hths.mcvsd.org/
https://ttkb.meb.gov.tr/www/milli-egitim-suralari/dosya/12

Bir cevap yazın